31 Ocak 2011 Pazartesi

Fenerbahçelilik Duruşu

Maç yazısında da belirttiğim gibi Fenerbahçe dün anasının ak sütü gibi hakettiği bir 3 puanı alarak lig yarışına tekrardan ortak oldu. Buna sevinmelerinden daha doğal birşey de olamaz. Yalnız dünden beri gerek çevremdeki Fenerbahçeliler,gerekse internet forumlarında yazan arkadaşlar biraz fazla uçuyorlar gibime geliyor - ki bu da beni geçmiş tecrübelerime dayanarak hiç şaşırtmadı -.

Sıralayacak olursak;
  • Transfere 40-50 Milyon EURO harcayıp CL Öneleme Turunda Young Boys'a elenen sensin.
  • Sonrasında PAOK'a elenen yine sensin.
  • Sonrasında ligde tüm ilk yarı boyunca "zor" diye tanımlanabilecek; Trabzonspor-Kayseri-Beşiktaş-Bursa-Gaziantep-Bursa maçlarının hiç birini kazanamayan yine sensin.
  • Hatta 28 senedir kazanamadığın Türkiye Kupası'nda grup maçlarında Ankaragücü'nden 4 gol yiyen,kendi sahanda küme düşmenin en büyük adaylarından Buca'dan 3 gol yiyip elenen ve finali de 2. Lig B Kategorisi takımlarından Yeni Malatyaspor'a yenilerek yapan da sensin.
Eee? Dün bir maç kazandın,puan farkını 4'e indirdin. -Tamam,belki şampiyon da olabilirsin sezon sonunda - ama sene başından beri tüm Türkiye'nin takdirini kazanan ve -bundan hiç şüphem yok- diğer takımlarla oynadığı tek maçı bile izlemediğin Trabzonspor hakkında dünden beri "Trabzonspor futbol mu oynuyor? Gördük hallerini. En büyük biziz,hepinizi .ikeriz" gibi  yorumları, hiç bir zeka pırıltısı taşımayan gerizekalıca hamsi esprilerini hangi akla hizmet yapıyorsunuz? Hocanıza sahip çıktığınızı gösterdiğiniz pankartı bile ancak 85. dakikada, galibiyeti garantiledikten sonra açabildiniz.

 Ondan sonra da derler ki "En büyük biziz,herkes Fenerbahçe'den o yüzden nefret ediyor". Yoksa ???

"Egemen"lik Fenerbahçe'deydi

Maçtan önceki düşüncem şu şekildeydi; biz bu seneki maçlarda ortaya koyduğumuz ortalama performansı sahaya yansıtırsak Fenerbahçe'nin bizi yenmesi için bu sene hiç oynamadığı kadar iyi oynaması gerekir. Hay şom ağzımı açmaz olaydım. Gerçi Fenerbahçe öyle mükemmel bir oyun da oynamadı ama ortasahada müthiş bir direnç göstererek bize pasa dayalı oyunumuzu oynatmadı ve topa sahip olarak Fenerbahçe orta sahasını oyundan düşürmemize engel oldu.

Daha ilk dakikadan itibaren kendi sahalarında oynamanın da verdiği avantajla müthiş sert başladılar maça. Özellikle Selçuk Şahin ilk dakikadan itibaren sistematik sertlikle Jaja'yı oyundan soğutmaya çalıştı ve bunda da nispeten başarılı oldu. Bizde topu ayağına her alan oyuncu daha kafasını kaldırmadan karşısında Emre-Selçuk Şahin- M. Topuz  üçlüsünden birini -hatta çoğunlukla ikisini- birden buldu. Tam "30 dakikayı gol yemeden atlatırsak Fenerbahçe oyundan düşmeye başlar" diye düşünürken takımı o ana kadar geriden  yönetmeye, arkadaşlarını motive etmeye çalışan Egemen'in sakatlığı geldi. Ve hemen arkasından da Fenerbahçe'nin arka arkaya 2 golü.

 Egemen Korkmaz Trabzonspor için gerçekten çok önemli bir oyuncu. Hem geriden oyun kurabiliyor hem de lider özellikleri üst seviyede. Egemen dün sakatlanmasa da belki bu maçı kaybedebilirdik ama korkum odur ki Egemen'in iyileşene kadar yokuluğunu çok arayacağız.

Fenerbahçe skor üstünlüğünü ele geçirdikten sonra oyunu biraz daha geride kabul etti. Bu da bize biraz daha futbola benzer birşeyler oynama fırsatı verdi ancak 30-45. dk arasındaki 15 dakikayı rakip yarı alanda geçirmemize rağmen üretken olmaktan çok uzaktık.

Oyunun 2. yarısı ise kavga-dövüşle geçti desek yeridir. Hakem saçma sapan kararlarla maçın kontrolünü kaybedince futbolcular da kontrolü kaybettiler. Tam Selçuk Şahin'in kırmızı kartıyla umutlarımızı yeşertsek te Glowacki'nin kırmızı kartı gardımızı tamamen düşürdü. Tüm 2. yarı boyunca baskılı oynar gibi gözüktük ancak ilk yarıda olduğu gibi bu yarıda da üretkenlikten çok uzaktık. Özellikle Yattara oynadığı(!) futbolla büyük hayal kırıklığı yarattı.


Fenerbahçe'de kötü oynayan kimse yoktu ancak her aut atışını ortalama 1 dakikada kullanan Volkan Demirel'e buradan sevgilerimizi gönderelim. Trabzonspor'da ise sadece Engin ve özellikle de Umut'un insanüstü çabalarını gördük ama maalesef bu çabalar ne pozisyona ne de gole dönüştü. Defansımız ise nadir Fenerbahçe atakları karşısında Egemen'in yokluğunda çok dağınık ve savruk bir görüntü çizdi. Umarım Giray-Mustafa Yumlu ikilisi Antalya karşısında tandemde iyi bir performans sergilerler.

Sonuç olarak Fenerbahçe hakettiği bir galibiyet aldı. Ancak Trabzonspor için biten hiçbir şey yok. Takımın özgüveninin tek yerine gelmesi gereken tek şey acil bir 3 puan. Umarım Antalya karşısında - tribünlerdeki bazı gerizekalıların çatlak sesleri yükselmeden- erken bulacağımız gollerle rahat bir maç oynar ve yeni bir seriye başlarız.

Biz hala inanıyoruz,hiç inanmadığımız kadar.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Beşiktaş Maçı Sonrası & Fenerbahçe Maçı Öncesi

Çarşamba akşamı işten eve gelirken serviste "Acaba kadroları söylerler mi?" diye bir yandan Lig Radyo dinlerken,bir yandan da kendimce kimlerin oynamaları gerektiği konusunda beyin jimnastiği yapıyordum. Vardığım sonuç ise şuydu; "Hocam istediğin kadar adam dinlendir, Serkan ve Cale hariç!". Zira aylardır doğru düzgün top maç oynamayan Tayfun ve "bir insan kendini bu kadar mı geliştiremez(!)" dedirten Ferhat'ın Simao-Quaresma karşısında çok ta fazla varlık gösterebileceklerini düşünmüyordum. Nitekim eve geldim,sözkonusu ikilinin ilk 11'de olduklarını gördüm ve maçın sonucuna dair ümitlerim ciddi derecede azaldı. Nitekim maç başlayınca da çok haksız olmadığımız gözüktü. İlk yarı ne yaptığımızı bilmez haldeydik ve yeni bir çıkış arayan ve bu maçı "test maçı" olarak gören Beşiktaş'ta bu halimizi affetmeyecek bir çok isim vardı. Nitekim affetmediler de.

2. yarı enteresan başladı. Pawel'in kafası direkten dönmese 46.24'te maç 2-2 olacaktı. Sonrasında  Alanzinho bizi yanıltmadı,çok net bir gol kaçırdı, Beşiktaşın atakları da vardı,vs. 2-1 lik mağlubiyet ve Gaziantep BB'de oynayan,Manisa yıllarında Arda ve Selçuk İnan'ın ev arkadaşı olan Zafer Şakar'ın 90.dk'da Manisa'ya attığı golle  kupaya veda ettik.

Maçtan önce  Şenol Hoca'nın bazı isimleri dinlendirmesini bekliyorduk ama -ben dahil- hiç kimse bu kadarını beklemiyordu. Hoca "0" risk aldı. En önemli oyuncularını bırakın ilk 11'i, 18'e bile almadı."Bu kadroyla puan alırsak alırız,alamazsak da G.Antep Bld'nin puan kaybını bekleriz. Olmazsa da olmaz" dedi Şenol Hoca.. Olmadı nitekim.

 Her ne kadar Şenol Hoca'nın kadro kumarı kupadan elenmemize yol açtıysa ve her ne kadar maçtan önce Serkan ve Cale'nin kesinlikle oynamaları gerektiğini düşünsem de maçtan sonraki görüşüm Şenol Hoca'nın doğru bir iş yaptığı yönünde.Zira  Selçuk,Jaja ya da bir başka oyuncu; 1 dk bile oynasa,o oyuncunun % 1 ihtimal bile olsa sakatlanma,kırmızı kart görme riski vardı. Şenol Hoca bu riski -Umut ve Colman hariç- almadı ve bence bu hareketiyle camiayı şampiyonluğa daha da inandırdı. Şampiyonluğa ne kadar odaklandığını cümle aleme gösterdi ve çevremdeki Trabzonsporlulara baktığımda, kupadan elenmemize rağmen  Çarşamba akşamından bu yana Fenerbahçe maçına olan inancın daha da arttığını görüyorum.

Pazar günü Kadıköy'de futbol şansı bize çok büyük bir kahpelik yapmaz, Fenerbahçe bu sezon hiç oynamadığı kadar iyi & biz bu sene hiç oynamadığımız kadar kötü oynamazsak ve Bünyamin Gezer ve yan hakemler adam akıllı bir maç yönetirlerse, oradan hiç çıkamadığımız kadar rahat bir galibiyetle çıkacağımıza ve Şenol Güneş'in kupa maçındaki kadro kumarının tutacağına inanıyorum.

Futbolda asla "garanti" diye birşey yoktur. Dolayısıyla herhangi bir sebeple mağlubiyet bile alsak, 19. hafta puan durumunun 1. sırasında, puan farkıyla Trabzonsporumuzun adı yazacak. Kazanılamayan 3 maç sonrasında mutlaka bir huzursuzluk olur ve basın da buna tuz biber eker ancak bu sene tüm krizleri mükemmel yöneten Şenol Güneş'in olası bir travmayı da bertaraf edeceğine inanıyoruz.

Temennimiz 2. senaryonun değil,1. senaryonun gerçekleşmesi ve Pazar günü Kadıköy'den 3 puanla çıkarak Fenerbahçe'nin ve Aykut Kocaman'ın fişini çekmemiz.

İnancımız tam... O sene; bu sene...

28 Ocak 2011 Cuma