17 Eylül 2011 Cumartesi

Öteki Dünyada Trabzonsporlu Olmak

Var mıdır acaba öteki tarafta böyle bir yaşam? Ahirete göç edenler orada da futbol oynayabiliyor mudur? Eski futbolcuların oynadıkları bir lig var mıdır? Öyle bir lig varsa orada da Trabzonspor vardır mutlaka, ve pek tabi ki sadık taraftarları da.

Bunlar biraz uçuk gelmiş olabilir.

Peki öteki taraftakiler bu tarafı izleyebiliyorlar mıdır? Olup bitenlerden haberdar olabilirler mi? Güzel olurdu değil mi? Belki sevdikleri insanların yaşadıkları olumsuz şeyleri görüp üzülürlerdi ama mezuniyetini göremeden veda ettikleri çocuklarının mezuniyetlerini görüp mutlu olabilirlerdi yanlarında olamasalar da. Ya da düğünlerini..Askerde yemine ederkenki hallerini...Torunlarını..v.s...

Nerden mi aklıma geldi tüm bunlar?

Kazım Koyuncu...Serhat Kırkayak...Bünyamin Kahriman...Mehmet Dalman...Neşat Akyazı...Kürşat Akyazı...İsmail Akyazı...Yusuf Sevgi...Hasan Sevgi...Ziya Kara...Turgay Demirkaya...Hüsnü Civelek...Alaaddin Aygün...Gökmen Karakullukçı...Bülent Dönmez...Kemal Yılmaz...Faruk Genç...Mesut Keleş...Ve hatta Fenerbahçeli kardeşimiz Muhammed Demirel...

Kimbilir ne hayalleri vardı Trabzonspor'un ilk Şampiyonlar Ligi maçına dair.

Kazım Abi o meşhur Şampiyonlar Ligi müziğinden hemen önce Avni Aker'in "Uy Aha" ve "Dalga Dalga Fırtına"yla coştığunu hayal etmemiş midir sizce? Peki Bünyamin, Serhat, Mesut Avni Aker'deki ilk Şampiyonlar ligi maçında insanın tüylerini diken diken eden o müziği canlı canlı dinlemeyi, devre arasında kolbastı oynamayı, ilk Şampiyonlar Ligi zaferinden sonra Yeni Mahalle'den Meydan'a akmayı hayal etmemişler midir ? Belki yanlarına Muhammet'i de alırlardı yine, ona nispet yapmak için... Eğer yaşasaydı Hüsnü Civelek 27 yaşında olacaktı..Ve kendisine sıktığı kurşunları gökyüzüne saydıracaktı belki de herkesle beraber 14 Eylül gecesinde...

İşte onları düşünürken aklıma geldi "Acaba öteki dünyadakiler bu dünyada olup bitenler izleyebiliyorlar mı?" sorusu. Ve neredeyse hayatımda hiç bir şeyi istemediğim kadar istedim bu sorunun cevabının "Evet" olmasını...En azından 14 Eylül gecesine mahsusen...

Kazım Abi'de toplanmışlardır belki maçı izlemek için. Öncesinde marşlar..Maç esnasında tezahüratlar..Maç sonrasında ise coşku...

Kazım Abi galibiyetten sonra 3'lü bile çektirmiştir belki de onlara, kimbilir?

Ruhunuz şad olsun!

15 Eylül 2011 Perşembe

Trabzonum Sen Çok Yaşa!

   Blogu açıp çendi çapımızda yazmaya başladıktan bir süre sonra, örneğine sadece güzel ülkemizde rastlanabilecek bir "bloglara erişimi yasağı" peydah oldu. Sözkonusu yasak ligin bitmesine az bir zaman kala kalktığında ise biz futbola küsmüş vaziyetteydik.Takımımızla gurur duyuyorduk ancak güçlülerin, daha doğrusu gücün hukukunu kullananların,güçleriyle hukuk yaratanların kazanmasıydı bizi futbola küstüren.

   Daha önce de acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz ve bu yıl bir kez daha maruz kaldığımıza inandığımız kumpasın acısı hafiflemeye başlamışken Mehmet Berk ve İstanbul Emniyeti umutlandırdı bizi. Şimdiye kadar dillendirdiğimiz fakat gerek İstanbul medyası gerekse rakip takım taraftarları tarafından "komplo teorileri" "şehir efsaneleri" oalrak tanımlanan herşeyin gerçekte var olduğunu iddia ettiler. İddia etmekle de kalmayıp ispatladılar. Türk Futbolu'nda bir dönüm noktasına geldiğimize, bundan böyle hak edenin kazanacağına, suçlunun ise cezasını çekeceğine inandık..İnanmak istedik...

   Masumiyet karinesi dediler...Olayın sosyal boyutu dediler... Olayın ekonomik boyutu dediler... Almaları gereken kararı bir türlü almadılar. Olayı sulandırmayı tercih ettiler.Yine olmadı. İnancımız bir kez daha kırılmıştı . "Artık futbolla ilgilenmem, tiyatro izlerim daha iyi" demeye başlamıştık ki...

   UEFA'nın ülkemize gönderdiği başmüffettiş rüzgarı tersine döndürdü. Mehmet Berk ile yaptığı görüşmeden birkaç gün sonra UEFA TFF'nin yapamadığını yaptı, 3 Temmuz'dan beri beklediğimiz kararı açıkladı. "TFF söyleyemiyor ama ben söyleyeyim, Türkiye'nin Şampiyonu sizsiniz!" dedi. Gururlandık, ağladık...Bu kez sevinçten...

   İleride çocuğuma Trabzonsporla ilgili anlatacağım çok şey var. Ona hayatı, gücün hukukunu kullananlara ve haksızlıklara karşı savaşmayı, inancı, azmi, vazgeçmemeyi, alınterinin önemini ve daha bir çok değeri Trabzonspor üzerinden anlatmaya uzun zaman önce karar vermiştim zaten.

   Trabzonspor'a bu kadar anlam yüklemesem, daha evlenmeden çocuğuma hayat derslerini Trabzonspor üzerinden vermeye  karar verecek kadar ileri gider miydim? Onun Türkiye'de bir misyonu olan tek spor kulubü olduğuna inanmasam bu kadar bağlanır mıydım? Genç yaşta kaybettiğimin abimin ve ablamın mezar numaralarını dahi Trabzonsporla alakalı olaylarla/tarihlerle ilişki kurarak ezberleyecek kadar saplantı haline getirir miydim? Sanmıyorum...

   Trabzonspor'u Trabzonspor yapan, Trabzonla uzaktan yakından alakası olmayan insanların gönlünde yer edinmesini sağlayan bu değerlerin yanında ona Trabzonspor'un sportif başarılarından biri olarak anlatacağım bir maç oynandı dün gece Milano'da. Liverpool,Inter,Barca galibiyetlerini yıllardır efsanelerimizden, amcalarımızdan, abilerimizden dinledik. Aston Villa maçlarını da hayal meyal hatırlıyorum. Dün akşam yaşadığımız zaferi, gururu, gözyaşlarımızı hayatımda bizzat yaşadığım en heyecanlı,mutlu,gururlu anlardan birisi olarak tüm detaylarıyla anlatacağım ileride çocuğuma.
 
 Bize bu gururu,güzellikleri yaşatan, bu mutlulukta emeği geçen herkese yürekten teşekkürler.

 Ezberi bir kez daha bozduk. Kutlu olsun!