Pavlov'u tanıyanlar, yaptığı ünlü deneyi bilenler vardır. Bilmeyenler için kısaca hatırlatalım; Pavlov Leningradlı(yani St. Petersburglu) bir hekim. Aynı zamanda fizyoloji ve psikoloji alanında da ciddi çalışmalar yapmış. Ivan Pavlov'u dünya çapında üne kavuşturan ise köpeklerle yaptığı bir deney olmuş. Pavlov'un köpekler üzerinde yaptığı bu deneyler "klasik koşullanma deneyleri" olarak adlandırılmış. Şöyle ki; Pavlov köpeğe zil çalıyor, köpekten bir tepki yok. Sonrasında köpeğe et verdiğinde köpeğin salyaları akmaya başlıyor. Daha sonra eti verirken zili çalıyor. Köpeği bu şekilde alıştırdıktan sonra et vermeden yalnızca zili çaldığında, deneyin başındakinin aksine köpeğin salyaları akmaya başlıyor. İşte bu olay literatürde "Şartlı (Şartlandırılmış) Refleks" olarak isimlendiriliyor.
Pavlov her ne kadar kobay olarak köpekleri kullansa da klasik koşullananlar aslında insanlar. Kimin neye koşullandığı, neyi görünce/duyunca salyalarının aktığı ise her insanın karakterine göre değişiyor. 2.5 senedir devam eden şike süreci, kimin neye koşullandığını tespit etmemiz ve daha önceki tespitlerimizi doğrulamamız açısından oldukça faydalı oldu.
Bu şekilde bir süreç yaşanan normal bir ülkede olması gereken nedir? Şike yaptığı tespit edilen başkanların,yöneticilerin,futbolcuların, kasıtlı olarak manüplatif haber yapan gazetecilerin, televizyoncuların ve şikeye çanak tuttuğu aleni olarak belli olan insanların bu olaylar sonunda yüzleri kızarmalı, utançlarından insan içine çıkamamalılar,hatta ülkeyi terketmeliler. Peki güzel ülkemizde neler yaşandı? Aziz Yıldırım'ın şampiyonluk sonrasında "isimsiz kahramanlar" olarak bahsettiği tüm isimler bir şekilde sadakatlerinden dolayı ödüllendirildi ve ödüllendirilmeye devam ediliyor. Zira güç hala onların elinde. Detaylandıracak olursak;
Aziz Yıldırım,Şekip Mosturoğlu,İlhan Ekşioğlu,Alaeddin Yıldırım. Tamamı şike sürecinde suçlu bulunmuş isimler, tamamı görevde. Hikmet Karaman; yasanın çıkış tarihi Nisan olduğu için ceza almaktan kurtulmuş bir isim, yaptığı ahlaksızlığa rağmen kolayca iş bulabiliyor. Bülent Uygun; tapelerdeki iğrenç konuşmaların sahibi kendi değilmiş gibi hapishanede ilmihalle poz verip "Sular soğuk,abdest alamıyoruz" diyecek kadar iki yüzlü bir insan, baş şikecilerden, iş konusunda hiç sıkıntısı yok, hemen hemen hiç boşta kalmadı. İbrahim Akın; Gaziantep sahip çıktı, futbol oynayamıyor ama 3 senelik mukavelesi var. İskender Alın; Boluspor'da. Şakacı Emre B., ait olduğu yere, değerlerine yakışır takımına döndü. "Maç satan karısını satar" diyen başkan, hala başkan. Korcan Çelikay, aktif futbol yaşantısını sürdürüyor. Gökçek Wederson; hala futbol oynuyor. Hasan Çetinkaya; Fenerbahçe'deki görevine devam ediyor. Samet Güzel; başka bir sebeple işini bırakana kadar görevine devam ediyordu. Serdar Kulbilge; futbola Boluspor'da devam ediyor.
Tahir Kum, Sinan Engin, Şansal Büyüka ve daha onlarcası... Onlar da hala görevlerinin başında ve aynı dürüstlükle(!), aynı pişkinlikle çalışmaya devam ediyorlar.. Hatta sistem öyle bir işliyor ki bir bakıyorsunuz FB mitinginde sunucu olan eski bir popçu çok kısa süre içinde TRT'de göreve başlıyor.Ve daha niceleri... Sistem sadakati ve kendisine yakın olan insanları kesinlikle ödüllendiriyor.
Peki tüm bunların Pavlov'la ne alakası var? Türkiye'de güçlüden yana olmaya özenen, bu sistemin içinde olmaya özenen ve olan o kadar çok insan var ki.. Yukarıda saydığım yöneticiler, teknik direktörler, futbolcular,hakemler bu güç odaklarının ağzından çıkacak kelimelere bakıyorlar. Bu Aziz insanlar konuşmaya başladıkları anda da ağızlarından salya akıtmaya başlıyorlar. Söylenen sözlerin içeriğinin hiç bir önemi yok, bu sadakat hali ve salya akıtma olayı refleks haline dönüşmüş. Ve güç odakları sadakati o kadar güzel ödüllendiriyor ve bu sadık köpeklerine o kadar sahip çıkıyor ki yaptıkları namussuzluklar bu köpeklerin umurlarında bile olmuyor.
Bu konuda bir de Mehmet Berk'ten teyit alalım, bakalım İddianame'de neler yazmış; "Örgütte cezalandırma ve mükafatlandırma stratejisinin titizlikle uygulandığı; örgüt içerisinde bir yaptırım mekanizmasının bulunduğu, Aziz Yıldırım’ın örgüt üyelerini azarladığı, şike faaliyetlerinde başarısız olan örgüt üyelerinin örgütten dışlandığı, örneğin; 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği:2-Fenerbahçe:4 maçında Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu’nun talimatlarıyla şike faaliyetlerinde bulunan ve bazı futbolcularla görüşen örgüt üyesi Doğan Ercan’ın; şike konusunda anlaştığı futbolcuların maçta iyi oynamaları nedeniyle, sonraki maçlarda şike faaliyetlerinde görevlendirilmediği, para dağıtımından pay alamayan şüphelinin görev istediği, ancak Alaaddin Yıldırım ve İ.Ekşioğlu’nun bu talepleri reddettikleri (bu konu aşağıda ayrı bir başlık halinde ele alınmıştır), örgüt içerisinde şike faaliyetleri yürüten ve başarılı olanlara ise gerek peyderpey gerekse lig sonunda toplu olarak para dağıtımı yapıldığı, bu bağlamda; futbol takımının şampiyon olmasının akabinde; yoğun şekilde çalışan bazı üyelerin mükafatlandırıldığı, örneğin; Ali Kıratlı’nın Kıbrıs’a tatile gönderildiği, Abdullah Başak’a ligin bitiminde İlhan Ekşioğlu tarafından Mini Cooper marka araç satın alındığı "...
Mehmet Berk'in tüm bu yazdıkları, yukarıda da örneklendirildiği gibi süreç sonrasında da aynı şekilde işlemeye, sadakat ödüllendirilmeye devam ediyor ama gören kim?
Mevcut şartlar altında yapılması gereken iş; salyalarını akıtanlarla, kraldan çok kralcılarla, kula kulluk edenlerle mücadele etmeye, sistemin tekerlerine çomak sokmaya ölene kadar devam etmek..
Ah bir de bu mücadelede içeriden vurulmasak...
Pavlov her ne kadar kobay olarak köpekleri kullansa da klasik koşullananlar aslında insanlar. Kimin neye koşullandığı, neyi görünce/duyunca salyalarının aktığı ise her insanın karakterine göre değişiyor. 2.5 senedir devam eden şike süreci, kimin neye koşullandığını tespit etmemiz ve daha önceki tespitlerimizi doğrulamamız açısından oldukça faydalı oldu.
Bu şekilde bir süreç yaşanan normal bir ülkede olması gereken nedir? Şike yaptığı tespit edilen başkanların,yöneticilerin,futbolcuların, kasıtlı olarak manüplatif haber yapan gazetecilerin, televizyoncuların ve şikeye çanak tuttuğu aleni olarak belli olan insanların bu olaylar sonunda yüzleri kızarmalı, utançlarından insan içine çıkamamalılar,hatta ülkeyi terketmeliler. Peki güzel ülkemizde neler yaşandı? Aziz Yıldırım'ın şampiyonluk sonrasında "isimsiz kahramanlar" olarak bahsettiği tüm isimler bir şekilde sadakatlerinden dolayı ödüllendirildi ve ödüllendirilmeye devam ediliyor. Zira güç hala onların elinde. Detaylandıracak olursak;
Aziz Yıldırım,Şekip Mosturoğlu,İlhan Ekşioğlu,Alaeddin Yıldırım. Tamamı şike sürecinde suçlu bulunmuş isimler, tamamı görevde. Hikmet Karaman; yasanın çıkış tarihi Nisan olduğu için ceza almaktan kurtulmuş bir isim, yaptığı ahlaksızlığa rağmen kolayca iş bulabiliyor. Bülent Uygun; tapelerdeki iğrenç konuşmaların sahibi kendi değilmiş gibi hapishanede ilmihalle poz verip "Sular soğuk,abdest alamıyoruz" diyecek kadar iki yüzlü bir insan, baş şikecilerden, iş konusunda hiç sıkıntısı yok, hemen hemen hiç boşta kalmadı. İbrahim Akın; Gaziantep sahip çıktı, futbol oynayamıyor ama 3 senelik mukavelesi var. İskender Alın; Boluspor'da. Şakacı Emre B., ait olduğu yere, değerlerine yakışır takımına döndü. "Maç satan karısını satar" diyen başkan, hala başkan. Korcan Çelikay, aktif futbol yaşantısını sürdürüyor. Gökçek Wederson; hala futbol oynuyor. Hasan Çetinkaya; Fenerbahçe'deki görevine devam ediyor. Samet Güzel; başka bir sebeple işini bırakana kadar görevine devam ediyordu. Serdar Kulbilge; futbola Boluspor'da devam ediyor.
Tahir Kum, Sinan Engin, Şansal Büyüka ve daha onlarcası... Onlar da hala görevlerinin başında ve aynı dürüstlükle(!), aynı pişkinlikle çalışmaya devam ediyorlar.. Hatta sistem öyle bir işliyor ki bir bakıyorsunuz FB mitinginde sunucu olan eski bir popçu çok kısa süre içinde TRT'de göreve başlıyor.Ve daha niceleri... Sistem sadakati ve kendisine yakın olan insanları kesinlikle ödüllendiriyor.
Peki tüm bunların Pavlov'la ne alakası var? Türkiye'de güçlüden yana olmaya özenen, bu sistemin içinde olmaya özenen ve olan o kadar çok insan var ki.. Yukarıda saydığım yöneticiler, teknik direktörler, futbolcular,hakemler bu güç odaklarının ağzından çıkacak kelimelere bakıyorlar. Bu Aziz insanlar konuşmaya başladıkları anda da ağızlarından salya akıtmaya başlıyorlar. Söylenen sözlerin içeriğinin hiç bir önemi yok, bu sadakat hali ve salya akıtma olayı refleks haline dönüşmüş. Ve güç odakları sadakati o kadar güzel ödüllendiriyor ve bu sadık köpeklerine o kadar sahip çıkıyor ki yaptıkları namussuzluklar bu köpeklerin umurlarında bile olmuyor.
Bu konuda bir de Mehmet Berk'ten teyit alalım, bakalım İddianame'de neler yazmış; "Örgütte cezalandırma ve mükafatlandırma stratejisinin titizlikle uygulandığı; örgüt içerisinde bir yaptırım mekanizmasının bulunduğu, Aziz Yıldırım’ın örgüt üyelerini azarladığı, şike faaliyetlerinde başarısız olan örgüt üyelerinin örgütten dışlandığı, örneğin; 07.03.2011 günü oynanan Gençlerbirliği:2-Fenerbahçe:4 maçında Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu’nun talimatlarıyla şike faaliyetlerinde bulunan ve bazı futbolcularla görüşen örgüt üyesi Doğan Ercan’ın; şike konusunda anlaştığı futbolcuların maçta iyi oynamaları nedeniyle, sonraki maçlarda şike faaliyetlerinde görevlendirilmediği, para dağıtımından pay alamayan şüphelinin görev istediği, ancak Alaaddin Yıldırım ve İ.Ekşioğlu’nun bu talepleri reddettikleri (bu konu aşağıda ayrı bir başlık halinde ele alınmıştır), örgüt içerisinde şike faaliyetleri yürüten ve başarılı olanlara ise gerek peyderpey gerekse lig sonunda toplu olarak para dağıtımı yapıldığı, bu bağlamda; futbol takımının şampiyon olmasının akabinde; yoğun şekilde çalışan bazı üyelerin mükafatlandırıldığı, örneğin; Ali Kıratlı’nın Kıbrıs’a tatile gönderildiği, Abdullah Başak’a ligin bitiminde İlhan Ekşioğlu tarafından Mini Cooper marka araç satın alındığı "...
Mehmet Berk'in tüm bu yazdıkları, yukarıda da örneklendirildiği gibi süreç sonrasında da aynı şekilde işlemeye, sadakat ödüllendirilmeye devam ediyor ama gören kim?
Mevcut şartlar altında yapılması gereken iş; salyalarını akıtanlarla, kraldan çok kralcılarla, kula kulluk edenlerle mücadele etmeye, sistemin tekerlerine çomak sokmaya ölene kadar devam etmek..
Ah bir de bu mücadelede içeriden vurulmasak...